İNCELEME: FURKAN ÖZEL

Bu çalışma teorik bir araştırmanın sahada uygulanmasını ifade etmekten ziyade insanların deneyimlerini yerinde gözlemleyen ve bu deneyimlerin profan (hazcı) yaratıcılığını araştırma konusu yapar. Profan bu noktada baskın kültür ve düşün dünyasını bozmaya yönelik zevk ve yaşam arayışına işaret eder. Kitapta inceleme konusu olan gruplar, kapitalizm ve geleneksel toplum yapılarının belirli sınırlar dâhilinde üretmiş olduğu arzuyu, kendi zincirlerinden kopartarak hazcı bir yaşamın anahtarı yapmaya çalışırlar.

Kitap, temel olarak 2 grubun incelemesine odaklanmaktadır. Bunlar, motorcu oğlanlar ve hippilerdir. Kitapta yer aldığı üzere bu iki grup baskın kültürel konumlanışa karşı, yeni bir kültürel değer ve anlamın üretilmesinin temelinde yer alır.

MOTORCULAR

Bu noktada motorcu oğlanlar kitapta işçi sınıfı olarak tarif edebileceğimiz sınıfa gönderme yapmaktadır. İncelemeye konu olan motorcu oğlan grubunun üyeleri çoğunlukla iş sahibidir. Örneğin grupta yer alan Mick dökümhane işçisi, Joe iskele kurma işçisi, Tom sütçü iken Roger işsizdir. İş yükünün beraberinde getirdiği zorunluluklardan dolayı hareket alanını işine uygun olacak şekilde belirlemeye çalışan bu grubun, bir araya gelmek adına tercih ettiği zaman dilimi genelde akşam saatleridir. Tabii araştırmaya konu olan grup üyelerinin belirli bir yerde toplanmalarının da her zaman mümkün olmadığını belirtmek gerekir. Bu durum, grubun örgütsüz yapısını ifşa etmek adına yeterli bir gösterge olarak kabul edilebilir.

Akşam saatlerinde gösterişli deri ceketleri ve yağlı denim pantolonları ile buluşmaya giden motorcu oğlanların, benliklerini sundukları yerlerde (genelde barlarda) kendilerine ait motorları, gruplarını yansıtan dili ve dinledikleri müzikleri onları ayrıksı bir konuma yerleştirmektedir. Çünkü giyim tarzları, kullandıkları dil ve sahibi oldukları motorlar bu grubun birer göstergesi durumundadır. Kimliklerini üretmiş oldukları ritüeller üzerinden pekiştiren motorcu oğlanlar için müzik, en önemli ritüellerden birini oluşturmaktadır. 1950’lerin erken rock’n roll’undan Elvis Presley, BuddyHolly, Chuck Berry gibi isimleri dinleyen motorcu oğlanlar, bu müzik sayesinde kendi ayrıksı kültürlerini pekiştirmektedirler. Paul E. Willes’in de belirttiği gibi motorcu oğlanların hareketlerinden konuşmalarına kadar birçok davranış biçimi, erken rock’n roll’un özgüvenli ve erkeksi tavrına borçlu olduğu kanısını pekiştirmektedir. Müziğin sağlamış olduğu aura, motorcu oğlanların diğer gruplardan ayrıksı bir konuma erişmesini sağlamasına ek olarak ortamın ‘ziyaretçiler’ tarafından temizlenmesini de sağlamaktadır.

Tabii motorcu oğlanların kullandıkları dilin sertliği ve argo içeriği kendi dışlarında yer alan grupları da ötekileştirmesine sebep olur. Ataerkil bir içeriğe sahip motorcu oğlanların ötekileştirmesinden hem kadınlar hem de feminen bir tarza sahip mod grubu nasibini alırken, göçmenlerinde bu ötekileştirmeye tabi tutuldukları tespit edilir. Bu anlamda motorcu oğlanlar her ne kadar mevcut söylem dışında bir yaşam kurmaya çalışsalar da kaçtıkları yaşamı farklı bir boyutta yeniden üretirler. Çünkü onlar da kapitalizmin veya geleneksel toplum yapısının kendilerine dayatmış olduğu şeyleri bir başka gruba dayatmaya başlarlar. Bunun temel sebebi de kendi dışlarında yer alan ve kurucu bir rol oynayan ‘doğru’ ve ‘yanlış’ varsayımlarıdır. Örneğin bir motor kazası sonucunda ölen bir motorcu oğlanı anmak ve bir hafıza yaratmak için resmi yolları kullanmak(kilise ayini vs.) gayet olağan bir ritüeldir. Bu ise motorcu oğlanların eleştirdiği kültürü farklı boyutta yaşadıklarını ve yaşattıklarını gösterir.

HİPPİLER

Kitaba araştırma konusu olan hippilere geçersek; onların kapitalizm ve geleneksel toplum yapısına yönelik tavırlarının motorcu oğlanlara kıyasla belirli bir bilinçten hareket ettiği söylenebilir. Hippilerin baskın yaşam şekline inanmayışlarını ve kendilerine has bir kamusal mekân yaratımlarını felsefi zeminde aramak doğru olabilir. Bu grup arasındaki tartışmaları aktaran yazar, hippilerin modern dünyanın getirmiş olduğu ve ilerleyen zamanın bir gelişmeye işaret ettiği yargısına karşı çıktıkları görülür. Örneğin; ‘Çoğu insan bakıyor ve toplumun yüzünü görüyor. Ben kıçına bakmayı tercih ederim (…) çöp kutularını, reddettiği şeyleri, boşanan insanları, fahişeleri, psikopatları, tüm dışlananları… (s.121)’ Tartışmada geçen bu kısımda Aydınlanma döneminin ürünü olan modern ideolojilerin (liberalizm, komünizm) kendilerini kabul ettirmek adına sürekli iyiyi, olumluyu sunmalarına karşın bir reddiye olarak görülebilir. Kaldı ki hippiler arasında liberal kapitalist sisteme karşı çıkış varken komünizm de bundan nasibini almaktadır.

Hippiler modern dünyanın dayatmalarına karşı olmalarının yanında, geleceğe dair umut beslemeyen ve planlı bir şeye inanmayan gruplardır. Buna ek olarak geleneksel zaman anlayışını bozan tavırları vardır. Herhangi bir plan dâhilinde etkinlikler yapmazlar. Yine benzer şekilde daha önceden belirginlik kazanmış programlara dâhil olmamaları da onlar için gayet doğal bir durumdur. Yazara göre bu durum onların radikal siyasetlerinin yaratıcılığını baltalayan temel unsurlardan biridir. Hippiler genelde eylemsizlik/hareketsizlik noktasında hemfikirdir. Örneğin kendi aralarında geçen tartışmalarda çalışan herkesin çalışmayı meşrulaştırdığı, haliyle sömürü mekanizmasını ürettiğini düşünmektedirler. Onlar için direniş oturdukları yerde şekillenmektedir. Oturdukları yerde, zihinsel olarak!

Hippilerin zihinsel olarak yukarıda bahsettiğimiz düşünceleri onların fiziksel aktivitelerini (ritüellerini) de belirlemektedir. Bu noktada hippiler arasında uyuşturucu kullanımının çok yaygın olduğuna değinmek gerekir. Kendi aralarında ‘kafa olma’ diye tabir ettikleri bir durum vardır. Kafa olma, hem uyuşturucu kullanma sonucu yaşanan kafaya atıf yapar hem de zihinsel olarak aynı noktada buluşmaya işaret eder.  Kaldı ki hippiler için zenginlik fiziki koşulların uyuşmasından ziyade zihinsel yapıda ortaya çıkmaktadır. Onlar için temel olan şey deneyimin kalitesi ve zenginliğidir.

Hippilerin de kendilerini ayrıksı kılan ve kendi kamusal alanlarını yaratmalarına yardımcı olan müzik zevkleri vardır. Hippilerin müzik zevkleri, gelişigüzel bir tarzda seçilmiş değildir. Müzik sözlerinin taşıdığı anlam, hippilerin kendilerini ve sanatsal duygularını doğrudan ifade etmelerini sağlar. Hippilerin dinledikleri müzik grupları, ticari bir mantığa sahip olmasından ziyade bir yaşam tarzı sunmaları açısından önemlidir. Onlar için müzik her kafada dinlenecek bir şey değil, bir deneyimin unsurudur. Bir anlamda hippiler için müzik, kutsal bir ritüele atıf yapmaktadır. Bu nedenle müziği dinlemenin uygun şekli sessizce yoğunlaşmaktan geçmektedir. Nitekim müzik, hem motorcu oğlanlar hem de hippiler için profan (hazcı) kültürün oluşmasında kilit bir rol oynamakla birlikte bu grupları tanımlayan temel unsurlardan birisi haline gelmiştir. Tabii her iki grup, müziğin sunulma şeklini kendi istekleri doğrultusunda şekillendirerek, kendi ayrıcalıklarını bu şekilde açığa vurmaktadır.

Eserin yazarı olan Paul E. Willis’e ve metnin çevirisini yapan sevgili Gökben Demirbaş’a teşekkürlerimi sunarım. Bu kitabın yayınlanma faaliyetinde bulunan ve kültür dünyamıza katkı sunan Ayrıntı Yayınları’na da teşekkür etmeden olmaz. İyi ki varsınız.