Geçirdiği trafik kazası nedeniyle yatağa bağımlı hale gelen 10 yaşındaki Ceren Kılınç’ın hayata dönebilmesi için gereken kök hücre tedavisi bürokrasi engeline takıldı. Baba Mehmet Kılınç, "Biz 8-9 aydır boşu boşuna yazışmalarla zaman kaybettik. Bir evladımız zaten toprağa verdik. Ceren’e de bir şey olacak diye ödümüz kopuyor. Annesi en ufak bir şeyde bir şey olacak diye panik atak geçiriyor" dedi.

İzmir’in Karabağlar ilçesinde yaşayan Kılınç Ailesi’nin hayatı, yaklaşık iki sene önce bir düğün dönüşü geçirdikleri trafik kazası sonrasında kabusa dönüştü. Anne Faden Kılınç, gerçekleşen kazada Astsubay oğlu Avni Kılınç’ı, annesi Fatma Karabulut’u ve yengesi Gülistan Karabulut’u kaybetti. Kendisi ve 10 yaşındaki kızı Ceren Kılınç ise ağır yaralı olarak kurtuldu. Kaza sırasında beyin kanaması geçiren ve yatağa bağımlı hale gelen kızlarının yeniden eski sağlıklı günlerine kavuşabilmesi ise kök hücre tedavisine bağlı. Ancak aile, yıllardır bu tedavi için mücadele ederken, prosedürlere takılan tedavi bir türlü gerçekleştirilemiyor.

Baba Mehmet Kılınç, kök hücre tedavisi için aylardır boş yere oyalandıklarını ifade ederek, Sağlık Bakanlığının vermiş olduğu rapora değindi. "6 aydan uzun süredir var olan hastalarda herhangi bir fayda görülmediği, daha erken dönem hastalarda fizik tedaviye daha rahat uyum sağlayacak şekilde spastisite (kasılma) azalmalarının olduğu anlaşılmıştır; ancak ilk üç ay içerisinde yapılan kök hücre uygulamalarında hastaların halihazırda devam etmekte olan iyileşme sürecine katkısı olduğu değerlendirilmiştir" şeklinde rapor yazıldığını aktaran baba, bu ifadelerin yer aldığı raporun kendisine neredeyse iki yıl sonra iletildiğine öne sürdü.

Baba Kılıç, "Mademki tedavinin ilk üç ay içinde olması gerekiyor. Bizi bu kadar zaman neden oyaladılar? Bakanlık şimdiye kadar el atsaydı bizim tedavimiz çoktan bitmişti. Buradan Ankara’ya sesleniyorum; lütfen Ceren’i kendi torunlarınızın yerine koyun" şeklinde konuştu.

Kızına bakmak için işinden ayrıldı

Baba Mehmet Kılınç, bir doktora durumu anlattıklarını, ücreti karşılandıktan sonra bu tedaviyi yapabileceğini öğrendiklerini de savunarak, şöyle devam etti:

"Ceren’in tedavisi için damardan enjekte edilen bir kök hücre nakli gerekiyor. Burada yapılacak olan tedavi devlet hastaneleri tarafından yapılmıyor. İzmir Valiliği ile olan görüşmemizde çocuğun tedavisi kesin olarak yapılabilecekse ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Biz 8-9 aydır boşu boşuna yazışmalarla zaman kaybettik. Önceden çocuğumda başka bir problem yoktu; fakat son zamanlarda nöbet geçirmeye ve kusmaya başladı. Ege Üniversitesi Hastanesi, Dokuz Eylül Hastanesi, Behçet Uz hepsinin yoğun bakımlarının dolu olduğu söyleniyor. Geçimimizi eşin dostun yardımıyla ve malulen emeklilik parası ile sağlamaya çalışıyoruz. Kızımın arkadaşları mahallede boncuk yaparak ona yardım etmeye çalışıyorlar. Eşim kızımıza bakamıyor; çünkü kazadan dolayı boynunda platin var. Bir evladımız zaten toprağa verdik. Ceren’e de bir şey olacak diye ödümüz kopuyor. Annesi en ufak bir şeyde bir şey olacak diye panik atak geçiriyor. Neredeyse her şeyi ile ben ilgileniyorum. Kızım sadece 4 ay yoğun bakımda kaldı. Geçen senenin şubat ayından beri ben kendim ilgileniyorum. Ben para toplama derdinde değilim. Gerekirse yaşadığımız evimizi satarız. Bizim sesimizi birisi duysun istiyoruz. Biz zaten psikolojik olarak bitmiş durumdayız. Tüm bunların zamanı geçtikten sonra gelecek yardımların bir anlamı yok."