Gazeteciler Cemiyeti'nin Haber Merkezi www.9koy.org adresinde "Bursa’nın cenneti 'Uluabat Gölü' bataklığa dönüyor" başlığıyla yayınlanan haber, son dönemde su sorunuyla boğuşan Bursa'nın bu kez farklı bir çevre sorununu gündeme taşıdı. Pelin Akdemir imzalı haber, Bursa'nın Nilüfer-Karacabey-Mustafakemalpaşa ilçe sınırlarında yer alan, 1998 yılında Uluslararası Ramsar Sözleşmesi uyarınca korunacak sulak alanlar listesine dahil edilmiş olan Uluabat Gölü'nün yok olma tehlikesini gözler önüne serdi.
Haberde; gölün yok oluşunu izleyen köylüler, bilimsel verilerle durumun vehametini ortaya koyan akademisyenler, yaptıkları ve yapacaklarıyla dikkat çekmeye çalışan çevre aktivistleri, Uluabat Gölü'nün son durumunu anlattı.
Pelin Akdemir'in o haberini eksiksiz bir şekilde yayınlıyoruz:
“Eskiden göle yüzmeye giderdik. Sabahtan gölden içme sularını küplere koyardık” diyorlar Eskikaraağaç ve Gölyazı köylüleri. Uluslararası öneme sahip sulak alan olarak tescillenmiş Uluabat Gölü’nün hemen kenarında Bursa’nın turizm merkezlerinden iki köyü. Şimdi ise “Çamurdan kayıklar gitmiyor” diyorlar bataklık nedeniyle. “Bataklık olmasa gölün suyu bir avuç kalır” diye de ekliyorlar.
Gölün suyu Akçalar’dan Harmanlı’ya kadar yaklaşık 25 köyün tarımsal sulama için kullanmasının yanı sıra, Badırga’daki Deri Organize Sanayi Bölgesi’ne aktarılıyor. Gölün kuruyup bataklığa dönüşmesindeki en büyük etken yağış azlığı değil; barajlar, sanayi tesisleri ve madenlerin kullandığı suyun göle ulaşamamasıdır.
Sanayinin göleti Uluabat’ın suyuyla doluyor
Deri OSB’deki güvenlik yetkilisi, kışın Uluabat Gölü’nden sanayinin içerisindeki gölete su çekildiğini yoksa gölette fabrikaların kullanacağı suyun kalmayacağı bilgisini veriyor. Jelatin fabrikasının tonlarca su harcadığını da ekliyor.
Köylüler ise 5 aydır yağmayan yağmurların ardından “Su mu yeter?” diye soruyor. Eskikaraağaç Köyü’nde 30 yıldır balıkçılık yapan Niyazi Çelen, gölün yarısının sazlıklarla dolu olmasından şikâyet ediyor: “Eskiden de çekilirdi ama göl derindi, şimdi 4-5 metreye yakın bataklık. Çamur yani. Biz 80’li yıllara kadar bu gölden su içiyorduk. Sazlıklar gölümüzü mahvetti. Eskiden kumdu, şimdi çamur.”
Kafe işletmecisi Aynur Gülenç, “34 yıldır burada yaşıyorum. Bu gölü ilk defa bu kadar azalmış olarak gördüm. İçim sızlıyor” derken köylüler, gölün kirlenmesinin sebebini kamışlara bağlıyorlar.
Eski Sulama Birliği Başkanı ve eski muhtar Ahmet Koca da bu sene suyun daha çok azaldığını, sanayiye pompalarla su aktarıldığını söylüyor. Koca,
“Bu sene daha çok su azaldı. 1,5 metre su var, en az 2,5 metresi çamurdur. Çok avcılık yapıldığı için kurşunlardan dolayı göl kirlendi. Yüzde 70’i kamış. Uzmanlar ‘sakın buranın balığını yemeyin’ diyorlar. Koku da var. Birkaç sene sonra daha da kötü olacak. Bütün canlı varlığı yok olacak gibi gözüküyor” diyor.
*Abdullah Hızlı
“Gölde tonlarca kurşun var”
Eskikaraağaç Köyü muhtarı Abdullah Hızlı, gölden su çıkışının engellenmesi gerektiğini söylüyor. Önlem alınmazsa, “Burada bataklıktan başka bir şey kalmaz” diyen Hızlı, kamışın istilacı bir tür olduğunu, gölün suyunu tükettiğini belirtiyor. Muhtar Hızlı, deri sanayiye su aktarılması, yağışların olmamasına ek olarak Mustafakemalpaşa’dan gelen, gölü besleyen suyun Çınarcık Barajı yapılınca oraya aktarılmasıyla bu sene suyun daha çok azaldığını belirtiyor.
“Gölün avcılığa kapanması lazım. Tonlarca kurşun var. Gölde daha önceden ıstakoz avcılığı yapılıyordu” diyen Hızlı, tarımsal sulama için sulama kanallarına basılan suyun 10’da birinin sadece çiftçiler tarafından kullanıldığını, geri kalan su miktarının kayıp su olduğunu da ekliyor. Hızlı, köyde artık tarımdan vazgeçilmesini ise “Su, mazottan daha pahalı” cümlesiyle aktarıyor.
*Adem Yılmaz
Yaren Leylek ile kurduğu dostlukla tanınan Eskikaraağaç Köyü sakini Adem Yılmaz ise, “Bu sene gölün çekilmesinden ziyade çok ot olması balıkçılık sektörünü öldürdü ve suyun kirlenmesine sebep oldu. Gölün altı balçık. 2 metre çamur var. Gölün en derin yeri 3 metreydi, 1,5 metreye kadar düştü” diyor.
“Gölü besleyen su Çınarcık Barajı’na bağlandı”
İşletmeci ve Gölyazı Kadın Derneği eski Başkanı Leyla Demirdöver, “Gölün suyu çok çekildi ve çok pis. İlgilenen yok. Sularımız zaten kuruyor. Göl de kurumak üzere ki balçıktan, ottan kayıklar bile hareket etmiyor. Sazlar gölün her tarafını kapladı. 2011 yılında Gölyazı’da yapılan bir çalıştayda akademisyenler gölün balçık seviyesinin yükselmesi için 150 yıl ömür biçmişti. 14 yılda bu hale geldiyse değil 150 yıl, 50 yılda göl bitecek gibi duruyor” sözleriyle gölün durumunu anlatıyor.
*Nazmi Üner
Gölyazı Su ürünleri Kooperatif Başkan Yardımcısı Nazmi Üner, kooperatif olarak Deri OSB’ye su basılmasından şikayetçi olduklarını söylüyor. Üner, “Suyun bu sene çok düşmesinin sebebi geçen sene hiç yağış olmadı. Kar, yağmur yağmadı. Nisan, mayıs ayında da yağmur yağmadı. Gölü besleyen doğal kaynakları var. Bu göl kolay kolay kurumaz ama balçık, kamışlar hem içeri hem dışarı çoğalmış. Oksijen olayı bitiyor. Tuvalet öyle kokmaz. Kirlilik fabrikalardan, tarım ilaçlarından kaynaklanıyor. Kirliliğin temizlenmesi, Tarım İl Müdürlüğü’nün görevi” diyor.
Balıkçı Fatih Gümüş ise, Mustafakemalpaşa’dan gelen suyun yarısının Çınarcık Barajı’na bağlandığını, gelen suyun yarıya düştüğünü söylüyor. Gümüş, en büyük sorunun Uluabat Deresi’nin olduğu yere suyun çıkışını engelleyecek bir kapağın yapılmaması olduğunu belirtiyor.
Suyun denize gittiğini söyleyen Gümüş, “Eğer o kapak yapılsa buraya gelen su ile 10 tane daha göl dolar. Eğer Mustafakemalpaşa’dan su gelmiyor olmasaydı burasının da kuruma ihtimali yüksekti. Ama şimdi yarısını Çınarcık Barajına çevirdiler, buradan Badırga’ya basıyorlar, kapak da yok, su seviyesi azalıyor” diyor. Balıkçı İbrahim Demirkol ise Türkiye’de daha önce hiç görülmemiş su samurlarının olduğunu, çevreye ve göldeki diğer canlılara zarar verdiğini söylüyor.
*Fatih Gümüş
“Gölün büyük bölümü bataklığa dönüşebilir”
Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, suyun çekilmesinin ve sazlıkların artmasının birbirine bağlı durumlar olduğunu belirtiyor. Uluabat Gölü’nü Emet ve Orhaneli kollarından oluşan Mustafakemalpaşa Çayı besliyordu. Aksoy, gelen suyun nasıl azaldığını şöyle anlatıyor:
“Orhaneli Çayı’nın üzerine Çınarcık Barajı kurulunca su ikiye bölündü. Su, elektrik üretim tesisinden geçtikten sonra Çınarcık Barajı’ndan tekrar Uluabat Gölü’ne geliyordu. Ancak Uluabat Gölü’ne gelen su, ‘Elektrik üretimde kullanılan fazla suyu alıyoruz’ denilerek Deri Organize Sanayi Bölgesine, Tekstil Organize Sanayi ile birlikte yaklaşık 14 milyon metreküp su izni verildi. Yıllardır Deri OSB’deki gölete Eskikaraağaç Sulama Birliği’nden pompalar vasıtasıyla su aktarılıyor. TEKNOSAB kuruldu. 18 milyon metreküp su kullanma izni TEKNOSAB’a verildi. Henüz su verilmedi ama anlaşması yapıldı. Emet tarafından da su gelmiyor fazla. Çay; çay gibi değil, cılız akıyor. Dericikonağı’ndaki HES üzerinden de Mustafakemalpaşa OSB’ye su alınıyor. Terfi noktasına ulaşması için Çınarcık Barajı’nda suyun seviyesinin yükseltilmesi gerekiyor, baya su tutuyorlar o yüzden. Bunların hepsi birleştiğinde göle gelen su iyice azalıyor.”
*Ertuğrul Aksoy
Uluabat Gölü’nün sığ bir göl olduğunu hatırlatan Aksoy, yağış düzensizliğinin de su miktarının azalmasında etkili olduğunu belirtiyor. Aksoy, “Eskiden Eylül, Ekim’de yağış olurdu toparlardı, geçen senelerde de bu aylar kurak geçti. Tarım kullanıyor. 2,5 metreden daha az su olabilir. Uluabat Deresi tarafında suyun çıkışını engelleyen Devlet Su İşleri’nin bir çalışması var. Önüne set çekiliyor. Kapanmasa o su bile olmayacak, tamamen bataklığa dönüşecek. Büyük bir çoğunluğu bataklığa dönüşebilir” diyor.
Aksoy, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin de 50 milyon metreküp içme, kullanma ve sanayi için su alacağını ekliyor. Aksoy, bataklığa dönüşmesinin sebebini ise suyla birlikte taşınan sedimentin (akarsuların taşıdığı katı maddeler) gölün tabanını doldurması olarak açıklıyor. Aksoy, “Daha önce yaptığım çalışmalarda 85 santimdi. Şu an 1 metreye kadar dolduğunu söyleyebiliriz” diyor.
*Fevzi Çakmak
“20 yılda yüzde 15 azaldı”
Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak, Uluabat Gölü’nü besleyen kaynakların üzerine yapılan barajlar, sanayi tesisleri, maden ocaklarının suyun göle akışını engelleyen unsurlar olduğunu, iklim kriziyle birlikte göl alanının sürekli küçüldüğünü söylüyor.
Çevre Mühendisi Sultan Gülsün, analiz sonuçlarına göre gölün suyunun 3. sınıf yani en kötü su kalitesinde olduğunu belirtiyor. Gülsün, “Uluabat Gölü, ekolojik eşiklere yaklaşmış ve acil müdahale gerektiren bir döneme girmiş. Son 20 yılda yapılan değerlendirmelerde göl su seviyesinde yaklaşık yüzde 15 oranında azalma kaydedilmiş. Derinliği yalnızca 1,5 metre olan gölde bu azalma, oksijen çözünürlüğünü daha da sınırlamakta ve sucul yaşam koşullarını etkilemektedir” ifadelerini kullanıyor.
Gülsün, Susurluk Havzası Tedbir Programının olmasına rağmen bölgede sanayi kirliliğinin sürmesi, gübre ve tarım ilaçlarının denetiminin yetersizliği, kaçak yapılaşmanın, kaçak avcılığın devam etmesi gibi nedenlerle gölün ve gölde yaşayan canlı türlerinin korunamadığını belirtiyor.