LEGO Group, çocukların yaratıcı özgüvenini etkileyen toplumsal eğilimleri ortaya koymak üzere gerçekleştirdiği LEGO Group İyi Oyna Araştırması’nın sonuçlarını paylaştı.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 36 ülkede 61 bin 500’den fazla ebeveyn ve 5-12 yaş arası çocukla gerçekleştirilen araştırmada, mükemmellik baskısı ve günlük dilde kullanılan kelimelerin kızların yaratıcı potansiyellerini tam olarak ortaya koymalarında bir risk olarak karşımıza çıktığını gösteriyor. Araştırma, kızların yaratıcılık tutkularının ve durdurulamaz şekilde oyun oynama isteklerinin gerçekleşmesi için toplumsal bir değişim çağrısı yapılması gerektiğini ortaya koyuyor.

Araştırmanın Türkiye özelinde bazı çıktıları şöyle:

  • Beş yaş gibi küçük bir dönemde kızların yüzde 75’i yaratıcılıklarına güveniyor ama yaş ilerledikçe güven duygusu azalıyor.
  • Kızların yüzde 70’i düşüncelerini paylaşmak konusunda kaygı duyuyor. Bu kaygı yüzde 79 oranında kızların yaşadığı mükemmel olma baskısı ve hata yapma korkusundan kaynaklanıyor.
  • Ebeveynlerin yüzde 73’ü bu tür baskıların kızların kendi fikirlerini ortaya koymaktan çekinme olasılıklarını artırdığına inanıyor.
  • Kızların yüzde 74’ü toplumun verdiği mükemmellik mesajlarının kendilerinde baskı yarattığını belirtiyor.
  • 5-12 yaş aralığındaki kızların yüzde 81’i duydukları kelimelerin kendilerinde hata yapma ve bir şeyleri deneme konusunda endişe yarattığını, her ne yaparlarsa yapsınlar onları mükemmeli ortaya koymaya zorladığını söylüyor.

Araştırma, kızları orantısız bir şekilde etkileyen önemli bir toplumsal önyargıyı da gözler önüne seriyor. Örneğin toplum, kızların yaptıkları yaratıcı şeylere erkeklere oranla yedi kat daha fazla “tatlı”, “şirin” ve “güzel” gibi yakıştırmalarda bulunuyor; “cesur”, “havalı”, “dahi” ve “yenilikçi” gibi yakıştırmaları ise kızlara nazaran iki kat fazla oranda sadece erkekler için kullanıyor. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de çocukların yüzde 60’ı, yetişkinlerin kızlardansa erkeklerin yaratıcı fikirlerini daha fazla dinlediklerine inanıyor. Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 74’ü ise toplumun, erkeklerin yaratıcı fikirlerini kadınlarınkinden daha fazla ciddiye alındığına katılıyor.

Türkiye’de kızlar daha çok hata yapma özgürlüğü istiyor

Türkiye’de araştırmaya katılan kızların yüzde 95’i hataların birer öğrenme fırsatı olarak görülmesi durumunda yeni şeyler denemekten daha az korkacaklarını, yine yüzde 95’i yaptıklarını gösterme konusunda kendilerini daha güvende hissedeceklerini ve mükemmel olmak yerine gelişim süreçlerine daha çok önem vereceklerini söylüyor. Türkiye’de kızların yüzde 98’i, yetişkinlerin ortaya çıkan sonuç yerine yaratıcı süreçlere daha fazla odaklanmaları halinde kendilerine olan güvenlerinin artacağını söylüyor. Türkiye’de kızların yüzde 92’si ise yetişkinlerin tavrı bu yönde olursa hata yapma konusunda da daha az endişe duyacaklarını belirtiyor. Kızlar yaratıcı, cesur, ilham verici gibi gelişim odaklı bir bakış açısıyla yapılan iltifatların onları daha çok motive edeceğini belirtiyor.

İstanbul Boğazı'nın simgesi yunuslar açlıktan zayıfladı! İstanbul Boğazı'nın simgesi yunuslar açlıktan zayıfladı!

Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 93’ü oyunun, çocuklarının kendilerini ifade etmelerine yardımcı olduğunu, farklı denemeler yapmak için özgüvenlerini artırdığını, yaratıcı özgüveni geliştirdiğini ve başarısızlık korkusu olmadan keşfetmek ve denemek için güvenli bir alan sağladığını söylüyor. Türkiye’de çocukların yüzde 90’ı oyun sırasında kendileri olabileceklerini hissediyor ve yüzde 88’i oyun sonrasında hata yapma ve yargılanma konusunda daha az endişeleniyor. Yüzde 91’i oyun oynarken fikirlerini ve yaratıcı çalışmalarını paylaşma konusunda kendilerini daha güvende hissediyor.

Yaratıcılık yeteneği ailede gelişiyor

LEGO Group, Mükemmelin Ötesi / Oyunun Dili adlı sosyal deneyiyle kızların yaratıcılık konusundaki yeteneklerini ve kullanılan dile göre davranışlarında nasıl bir farklılık oluştuğunu gösteriyor. Araştırma sonuçlarını destekler nitelikteki sosyal deney aynı zamanda markanın ebeveynlere dil kullanımı konusunda yaptığı çağrıdaki haklılığı da ortaya koyuyor.

Marka, araştırma ve sosyal deneyin ortaya koyduğu farkındalığın ebeveynlerde olumlu bir davranış değişikliği yaratması için de harekete geçiyor ve çocuklarının yaratıcı gelişimini destekleyecek eğlenceli ipuçlarıyla donatılmasına yardımcı olmak amacıyla, eğitimini Harvard’da tamamlayan, ebeveynlik konusunda uzmanlaşmış Araştırmacı Yazar Jennifer Wallace işbirliğiyle “Yaratıcı Özgüveni Artırmak için 10 Adım’” adlı bir rehberi de ebeveynlerle paylaşıyor.

Araştırmanın da ortaya koyduğu üzere çocukların öğrenerek gelişim sağladığını ve asıl unsurun öğrenirken denemek, denerken yanılmak ve yanılarak daha iyisini yapmak olduğunu söyleyen Eğitimbilimci, Akademisyen ve Yazar Dr. Özgür Bolat, hata yapma korkusunun gelişimin önündeki en büyük engellerden biri olduğunu ve ebeveyn davranışlarının bu korkuyu tetiklediğini ifade ediyor. Dr. Bolat, “Hata yapma korkusu yaratıcığa da ket vurur. Yaratıcılığını ortaya koymaktan çekinen ya da zamanla bu yetisini kaybeden çocuk denemez, yanılmaz ve gelişimi kısıtlanır. Burada yapılması gereken, ebeveynlerin hata olmadan gelişim olmaz ve hata gelişimin dostudur bakış açısını kazanmaları ve çocuklarına da bu bakış açısını kazandırmalarıdır. Ebeveynler çocuk hata yaptığında, ‘Bu hatadan ne öğrendin ve bir sonraki denemende neyi farklı yapacaksın’ sorusunu sormalı ve gelişime odaklanmalıdır. Mükemmeliyetçi baskılar ve hırslı yönlendirmeler çocuğu sadece kısıtlar. Özgür bir oyun deneyimi bir çocuk için her şeydir ve ebeveynlere düşen, kendi bakış açılarını ve kullandıkları dili çocuğun öğrenme deneyimini sınırsızca yaşaması yönünde oluşturmak olmalıdır” diyor.

Kaynak: MediaCat