Kanser hastalarında gerçekleştirilen tedaviler sayesinde yaşam süresinin uzadığını bu nedenle beyne metastazlarda artış yaşandığını belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, beyin tümörlerinde burun deliklerinden girilerek gerçekleştirilen endoskopik tedavi yönteminin, hastanın kafasında herhangi bir kesi açılmadığı için çok daha kısa sürdüğünü ve daha az risk barındırdığını ifade etti. Şenoğlu, “Endoskopik yöntem sayesinde hastanın hastanede yatış süresi ve kullandığı ilaçlar azaldı, maliyetler de düşmüş oldu. Özellikle hipofiz adenomu ameliyatlarının hemen hepsi burundan yapılabilir hale geldi” dedi.

Toplumda beyin tümörlerinin sıklıkla görüldüğünü görülen bir çok beyin tümörü olduğunu ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün beyin tümörlerini yeniden sınıflandırdığını belirten Medicana International İzmir Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, “Beyin tümörlerinin genetik olabileceği, bazı enfeksiyonların tetikleyebileceği, cep telefonlarının yaydığı radyasyonların suçlandığı, yaşanan kafa travması gibi pek çok sebep var. Ancak kesinlikle ispat edilmiş bir durum yok. En çok karşılaştığımız durum ise kanser hastalarına uygulanan tedaviler sayesinde yaşam süresinin uzaması sonucu vücudun başka bir yerinde meydana gelen tümörlerin metastaz dediğimiz beyne sıçraması durumu” diye konuştu.

"Her zaman belirti vermez"

Beyin tümörlerinin kafatası içinde büyürken ilk başlarda herhangi bir bulgu vermediğini söyleyen Prof. Dr. Şenoğlu, tümörlerin bazen tesadüfen saptandığını belirterek, “Beyin tümörleri ilk dönemlerde herhangi bir bulgu vermeyebilir. Saptanmayıp çok büyük boyutlara ulaştığında belirti vermeye başlar. Sıklıkla baş ağrısı yapar, bulantı, kusma yapabilir. Şuur düzeyinde değişiklik yapabilir. Aslında beyinde bulunduğu bölgeye göre kişide etkiye neden olabilir. Mesela bazı hastalarda hasta koku alamayabilir, görme bozukluğu yaşayabilir, eğer tümör işitme sinirlerini etkilemişse hastada işitme problemleri ortaya çıkar. Hareket merkezindeyse kolda ya da bacakta kuvvet kayıplarıyla gelebilir hasta. Epileptik vakalarda da hastada tümör saptayabiliyoruz” sözlerine yer verdi.

Kişiye özel tedavi

Daha önce iyi ve kötü huylu olarak ayrılan beyin tümörlerinin Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 da gerçekleştirdiği yeni sınıflandırmayla tümörlerin moleküler karakterlerine göre de güncel sınıflandırıldığını ifade eden Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, şöyle devam etti: “Bu sınıflamaya göre tedavi şekilleri de değişmeye ve kişiye özel tedavi yöntemleri ortaya çıkmaya başladı. İlk yöntem her zaman cerrahidir çünkü her zaman tümörlerin çıkarılması gerekiyor. Çoğunlukla tümörler tamamen çıkarılabilir. İyi huylu tümörlerin tamamen iyileştiğini görüyoruz. Başka tedavi gerekmiyor. Bazı beyin tümörleri ise saldırgan olduğu için tümörün yüzde 100’ünü de çıkarsanız ek tedavi uygulamak gerekebiliyor."

Endoskopik yöntem

Son yıllarda özellikle kafa tabanına yerleşmiş tümörlere endoskopik yolla ve burundaki doğal boşluklardan girerek ulaşmanın mümkün olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mehmet Şenoğlu, şöyle konuştu: “Özellikle hipofiz adenomu ameliyatlarında bu şekilde olumlu sonuçlar alıyoruz. Kafatasında pencere açmadan, ciltte görünür bir kesi yapmaksızın bu tümörleri boşaltabiliyoruz. Bu ameliyatlar burundan daha önce de yapılıyordu. Ancak o zaman endoskopla değil mikroskopa yapılıyordu. Mikroskop çok dar bir koridorda çalışma imkanı sağlıyordu. Endoskopik yöntemde ise daha gelişmiş tekniklerin uygulanması ve bu dar koridoru endoskopun aydınlatması ve büyütmesi yardımıyla daha geniş bir alanı görebiliyoruz. Yani tümörün oturduğu tüm alanları görebiliyoruz. Daha önce bu tür ameliyatlarda hastalar çok daha uzun hastanede yatıyordu. Endokrin ve idrarla ilgili yaşanan sorunlar azaldı, hastanede yatış süreleri kısaldı. Maliyetler düşmüş oldu ve kullanılan ilaçlar da azaldı."