Süheyl Ünver, yurtiçinde ve yurtdışında pek çok ülke ve şehir ziyaret etmiş; gittiği yerlerde tarih ve tabiat güzelliklerini küçük defterlere suluboya resimleriyle aksettirmiş; mutlaka kütüphanelerini ziyaret ederek öncelikle yazma eserleri karıştırmış, okumuş ve defterine notlar kaydetmiş bir şahiyet olarak Türk aydınları arasında yer ediniyor.
Bugün kaybolmuş pek çok tarihî cami, mevlevîhane, medrese, türbe, müze, hamam, çeşme, köprü, köşk, yalı, kahvehane, ahşap konak ve evler, Süheyl Hocanın arşiv defterlerinde yaşamaya devam etmekte.
Devâsa arşivi içerisinde Süheyl Ünver’in Bursa defterleri ve suluboya resimleri ayrı bir yer tutar.
Ünver, ruhen bağlı bulunduğu ve memleketin manevî kalkınmasında önemli bir rolü olduğuna inandığı Bursa’yı çeşitli yönleriyle tanıyabilmek için her fırsatı değerlendirip, en ufak ayrıntıyı dahi atlamamış.
Hocanın her seyahati bu arşivi daha da zenginleştiyor.
*Bursa Mevlevîhânesi
Onun bu defterleri hazırlarken duyduğu heyecanı 92. defterde ‘Yeşil Türbesi ziri zemininde yarım saat’ başlığı altında yer alan şu satırları bize de yaşatıyor:
“Mum ışıkları ile dıştan içeri girdik. Bölmeli ve tonozlu hücreler. Çelebi Sultan Mehmed’in hücresine geldik… Sanduka ve cesetler çürümüş. Tabut çivileri erimiş bir pas halinde… Çelebi’nin bel kemikleri ve yanlarında kaburga izleri. Siyaha yakın bir toprak zeminde tebeşirle çizilmiş gibi. İşte beş asır sonra Çelebi’den kalan…”