(HABER MERKEZİ)

Türkiye’nin en prestijli film festivallerinden biri olan Antalya Altın Portakal Film Festivali, son olarak Nejla Demirci‘nin çektiği “Kanun Hükmü” belgeselinin festivalden çıkarılmasıyla gündeme geldi. Film yönetmeni ve sinema çevresi bu durumu 'sansür' olarak niteledi ve tepki gösterdi.

Türk sinemasında 1919’da “Mürebbiye” filmiyle başlayan sansür geleneği, 2004’te Sansür Kurulu’nun kaldırılmasına kadar devam ederken, sonrasında da bazı yapımların çeşitli yollarla engellenmesi yahut gösterilmemesi, tartışmaların sürmesine neden oldu.

Türkiye’de sinema alanında da diğer alanlarda da sansürlerin en önemli sebebi mevcut politik gerilim. Dünya devletleri yeni kutuplar oluştururken, halk savaştan ve karmaşadan korkarken ve güç dengeleri değişirken Türkiye’nin kendisini riske atmamak için uyguladığı politikalar sinemada da etkisini gösteriyor.

İşte Türk Sinema Tarihinde sansüre uğrayan bazı filmler;

HUDUTLARIN KANUNU (Ömer Lütfi Akad- 1967)

Yılmaz Güney’in hikayesinden Ömer Lütfi Akad tarafından senaryolaştırılıp çekilen “Hudutların Kanunu”, birçok soruşturmada Türkiye’nin en iyi filmleri listelerinde kendisine yer bulur. Hem Güney’in hem de Akad’ın ismi sansür kurulunda özel bir hassasiyet oluşturduğu için senaryo takma adla kurula sunulmuştur. Filmin çekilmesine de “yurtdışına çıkarılmaması” koşuluyla izin verildi. Film Berlin ve Venedik film festivallerinden davet alır ama katılması mümkün olmaz. Filmin yurtiçindeki gösterimi ise zorlu mücadeleler sonucunda gerçekleştirilir. “Hudutların Kanunu”, Martin Scorsese’nin öncülük ettiği Dünya Sinema Fonu tarafından restore edildi ve 2011 yılında Cannes’da gösterildi. 

BİR CEZA AVUKATININ ANILARI (Ömer Lütfi Akad- 1979)

Hazır Lütfi Akad’tan girmişken Türkiye televizyonlarının en özgün işlerinden birisi olan “Bir Ceza Avukatının Anıları” dizisinin başına gelenleri anmadan geçmeyelim. Prof. Faruk Erem’in anılarından Akad tarafından derlenen, suç ve ceza kavramlarını irdeleyen dizi 11 bölüm olarak tasarlanmıştı. Sonra yedi bölüme düşürülen, bürokratik engellemeler sonunda dört bölümü çekilebilen dizinin başına gelenler bununla da kalmadı. Çekimleri bittikten sonra rafa kaldırılan dizinin ilk üç bölümü (Emekli Başkan, Çekiç ve Titreşim, Kuma) ancak 1989’da, son bölüm “Isı” ise 1993’te yayınlanabildi. Bir dönem açılan TRT arşivinde de ulaşılabilen diziye şu sıralarda ulaşılamıyor.

YILANLARIN ÖCÜ (Metin Erksan- 1962)

Daha ilk filmi “Aşık Veysel’in Hayatı” (1952) “ekinleri cılız, Türkiye’yi yoksul gösterdiği” için yasaklanan Metin Erksan’ın yakasını hiç bırakmayacaktı sansür. Fakir Baykurt’un aynı adlı romanından çektiği “Yılanların Öcü”, yalnızca sansürle değil gericilerin sinema salonlarına yönelik fiili saldırılarıyla da karşı karşıya kaldı. Yapım dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in Çankaya Köşkü’nde özel bir gösterimle filmi izlemesinin ardından sansür engelini aşabildi. İlginçtir, tam 23 yıl sonra 1985’te Şerif Gören tarafından bir kez daha çekilin film de sansürden kurtulamadı ve Danıştay kararıyla gösterilebildi. 

KARANLIKTA UYANANLAR (Ertem Göreç- 1964)

Vedat Türkali’nin senaryosundan kaleme alınan yapım, Türkiye’nin ilk işçi filmi olarak kabul edilir. Türkiye İşçi Partisi’nin estirdiği rüzgara işçi hareketinin giderek güç kazanması, sendikal mücadelenin yükselişe geçişi de eklenince böylesi film için en doğru zaman olduğu dikkatlerden kaçmaz. Türkiye’de yaşayan her milletten işçinin yer aldığı bir fabrikadaki direnişi ve sınıf mücadelesini anlatan yapım, toplumun çeşitli katmanları arasındaki ilişkilere gerçekçi bir bakış atar. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde gösterileceğinin ilanının ardından gericilerin çıkardığı olaylar yüzünden film bakanlık emriyle gösterimden kaldırılmıştı.

GÜNEŞLİ BATAKLIK (Süreyya Duru- 1978)

1975 yılında çektiği “Kara Çarşaflı Gelin” filmi tam üç kez sansürlenen ve Danıştay kararıyla gösterilebilen Sürreyya Duru da sansürün pençesinden kurtulamayan yönetmenler arasında yer alır. Duru’nun Vedat Türkali’nin senaryosundan çektiği “Güneşli Bataklık”, sendikal mücadele ve işçi direnişlerini anlattığı gerekçesiyle yasaklandı. Film uluslararası festivallerde büyük ilgi görmesinin ardından Danıştay kararıyla seyirciyle buluşma şansını yakaladı. “Güneşli Bataklık” o dönemde çekilen işçi filmleri arasında özel bir yere sahiptir.

BİTMEYEN YOL (Duygu Sağıroğlu, 1965)

Duygu Sağıroğlu’nun kendi senaryosundan çektiği “Bitmeyen Yol”, Anadolu’nun dört bir yanından sırtında döşekleriyle İstanbul’a gelen ve inşaatlarda çalışmaya başlayan yoksul insanların hikayesini anlatıyordu. Yalnızca işçilerin değil, kent hayatının da fotoğrafını çeken yapım, 60’lı yılların Türkiye’sinin özetine daha ilk on dakikasında serer seyircinin önüne. Bu özellikleri nedeniyle olsa gerek filmin sansür engelini aşabilmesi ve seyirciyle buluşması için büyük çabalar harcandı. “Bitmeyen Yol”, Türkiye sinemasının gizli başyapıtları arasında yer alır:

BİR GÜN MUTLAKA (Bilge Olgaç, 1975)

Bilge Olgaç’ın Yılmaz Güney’in senaryosundan çektiği “Bir Gün Mutlaka”, grevler, mitingler ve eylemlerin yükseldiği o yıllarda duvarlara afiş yapıştırırken saldırıya uğrayıp şişlenen üç devrimci işçinin öyküsünü anlatır. Dönemin sansür kurulu tarafından fazla politik bulunan film yasaklandı. Daha sonra kimi sahnelerinin kesilmesin sonucu Danıştay kararıyla gösterilebildi.

BEREKETLİ TOPRAKLAR ÜZERİNDE (Erden Kıral- 1980)

Erden Kıral’ın Orhan Kemal’in aynı adlı eserinden çektiği film bittikten sonra sıkıyönetim tarafından yasaklandı. 1981’de “En iyi Avrupa Filmi” seçilen yapımın Türkiye’de gösterime girmesi için aradan 28 yıl geçmesi gerekecekti. Türkiyeli seyirciyle 2 Mayıs 2 Mayıs 2008 tarihinde buluşabilen film, Çukurova’da yaşayan işçi ve ırgatların yaşam mücadelesini anlatır.

BÜYÜK ADAM KÜÇÜK AŞK (Handan İpekçi- 2001)

Handan İpekçi’nin gösterildiği festivallerde ödüllere boğulan filmi “Büyük Adam Küçük Aşk”, Emniyet’in ‘polisler kötü gösteriliyor’ gerekçesiyle yaptığı başvuru üzerine sansüre takıldı ve eser işletme belgesi iptal edildi. Handan İpekçi’nin başvurusu üzerine Danıştay kararıyla gösterilebilen film, Kürt sorunu üzerine şimdiye kadar yapılmış en iyi yapımlardan biri olarak tarihteki yerini aldı. Film, emekli bir yargıç ile anne babası bir polis operasyonunda öldürülen küçük bir Kürt kızı arasındaki dostluğu anlatıyor.

SON KUMSAL (Rüya Arzu Köksal, 2008)

Karadeniz sahil yolunun yaratacağı doğa tahribatını gözler önüne seren “Son Kumsal”ın 2008’de İnebolu’daki gösterimi belediye başkanının müdahalesiyle ve “Gidin bu filmi İstanbul’daki komünistlere izletin” sözleriyle bitirildi. Film daha sonra TRT’nin ulusal belgesel yarışmasında amatör kategorisinde birinci oldu. Yarışmanın formatı gereği filmin yayın haklarını üç yıllığına satın alan TRT, belgeseli seyirciyle buluşturmadı.