Kişinin, ölümden sonra vücudunun nerde ve nasıl muhafaza edileceğine karar vermesi, en doğal haklarından biri olmakla beraber, bir vasiyet mahiyetinde. Kişinin, tercihen öldükten sonra bedeninin yakılmasını istemesi de, defnedilmeyi istemesi kadar olası bir talep. Konuya ilişkin ülkemizde geçerli olan yasal düzenlemelerde, öldükten sonra yakılarak defnedilme için hukuki bir engel bulunmamak. Ne var ki, Türkiye’de, Krematoryum adı verilen yakma fırınlarının bulunmaması nedeniyle, şu aşamada öldükten sonra yakılma işleminin uygulanması mümkün görünmemekte.

Krematoryumlar, insan bedeninin 900 derecede 40-60 dakikalık bir süre boyunca yakıldığı, daha sonra ise blendırdan geçirilip özel kaplara yerleştirildiği tesisler. Günümüzde gayet sağlıklı ve steril ortamlarda yapılan bu işlem pek çok ülkede bir endüstri. Ancak Türkiye'de eğer öldükten sonra yakılmak istiyorsanız, bu vasiyetinizi yerine getirecek bir tesis yok. 

Kanunlar ne diyor?

Aslında bu konuda kanunlar gayet açık ve kapsamlı. Türkiye'de defin işlemleri 1930 yılında düzenlenmiş olan Hıfzısıhha Kanunu çerçevesinde belirleniyor. Bu kanunun 224, 225 ve 226. maddelerine göre belediyelerden izin alındığı ya da belediyelere talepte bulunulduğu sürece krematoryum açmakta bir sakınca yok. Öte yandan kişinin öldükten sonra bedeninin yakılmasına izin verilmesi için ölümünün gayritabii bir sebepten ya da cinayetten dolayı olmaması ve kişinin ölmeden önce cesedinin yakılmasını istediğini yazılı olarak belirtmiş olması yeterli. 225. maddeye göre ise ceset yakıldıktan sonra mezarlık içerisinde bir alanda tutulmak zorunda. Ancak sorun zaten kanunların yetersizliği noktasında başlamıyor.