(MERYEM TORUN)

Adanalı polis memuru Tunahan Kurt'un ilginç bir sinema yolculuğu var. Bu sene 30. kez düzenlenen Adana Altın Koza Film Festivali'nde 6 ödülün sahibi olan Karganın Uykusu filminin yönetmen koltuğunda oturan Kurt, yaptığı işlerle adından sıkça söz ettireceğe benziyor. Polislik ve yönetmenlik gibi iki zor işi yapan ve her iki işini de çok sevdiğini belirten Kurt, yoğun bir tempoda olduğunu ve artık bir tercih yapmaya hazırlandığını ifade ediyor.

1- Öncelikle Tunahan Kurt Kimdir? En son Kars'ta görev yaptığınızı biliyoruz. Bugün iş ve özel hayatınız nasıl devam ediyor?

Merhaba, Tunahan Kurt’u kısaca Adanalı bir sinema sevdalısı olarak tanımlayabiliriz. Bir polis memuru olarak şark hizmetini Kars'ta tamamladım. Şu an İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevime devam etmekteyim. Sinema ve polislik olarak alıyorum bu soruyu kendime. Polislik, aktif bir görev bilinci ile yapılan kutsal bir meslek. Ben polislik mesleğimi de çok seviyorum ve 10 yıldır gururla bu teşkilatın üniformasını giyiyorum. Sinemada üretim aşamasında olmak; yüksek enerji, konsantrasyon ve motivasyon isteyen bir durum. Bu zamana kadar ikisini beraber götürmeyi başardım ancak sanırım artık bir tercih yapmam gerekiyor.

2- Memuriyetle sinemayı bir arada götürmenin sizi beslediğinden bahsetmişsiniz. Bunu biraz açar mısınız?

Polislik mesleği yukarıda bahsettiğim gibi aktif bir bir bilinçle yapılıyor. Yani gazetede okuduğunuz, haberlerde gördüğünüz, bize uğramaz dediğiniz tüm olaylara birebir şahit olabiliyor ya da o olayın parçası haline gelebiliyorsunuz. Bu olaylar bazen bir anı olarak zihinlerde kalırken bazen de aradığınız hikaye ve karakter arayışlarında sizi yönlendirmeye başlıyor. İşte beslenme dediğimiz durum burada ortaya çıkıyor. Karganın Uykusu filminde Alişer karakteri bu beslenmelerden oluştu. Bu karakter illegal işleri kendince bir ahlak kavramı içine oturtuyor.

"HER ŞEYDEN BİR SİNEMA ÇIKARMAYA ÇALIŞIYORDUK"

3- Sırat adlı kısa filminizde başarılı bir oyunculuk performansıyla izliyoruz sizi. Oyunculuk alanında eğitim aldınız mı yoksa bu da sinemaya olan tutkunuzun bir yansıması mı?

Hayır eğitim almadım. Bu film benim sinemaya beraber başladığım yol arkadaşım Nuri Cihan Özdağan’ın ikinci kısa filmiydi. Kısa filmler ürettiğimiz bu zamanlarda yazdığı hikayesinde beni oynatmak istedi. İlk başlarda ben bu duruma karşı çıksam da Nuri Cihan beni bu konuda cesaretlendirdi. İyi yönlendirme ve hikayeyi bana iyi anlatması sayesinde ben de istediği karaktere dönüşüm sağlayabildim. Tabi aslında durum şu; biz sinemayı çok seven insanlardık. Her şeyden bir sinema çıkarmaya çalışıyorduk. Oyuncumuz yoksa birbirimize oyuncu oluyorduk. Paramız yoksa birbirimize para buluyorduk. Yani bu film için başka bir şey gerekseydi muhtemelen düşünmeden bunu da yapacaktık. İçimizdeki sinema aşkını dizginleyebildiğimiz tek zamanlardı bu zamanlar. Bu arada  ben kendi oyunculuğumu çok beğenmesem ve bu alanda herhangi bir  amacım olmasa da kısa filmi izleyenler tarafından bir çok kez tebrik edildim. Hatta Çin'de bir festivalde en iyi erkek oyuncu için yarışmıştım. Bunlar bizde güzel hatıralar olarak kaldı.

"SİNEMADAKİ EN BÜYÜK ŞANSIM SANIRIM NURİ CİHAN İLE DENK GELMEK"

4- Sinema yolculuğunuz nasıl başladı?

Bu sorunun bir çok bileşeni var. İlk kısa film deneyimleri, ilk, evde bir arkadaşımın yaptığı kurguyu gördüğüm andaki şaşkınlığım, handcamlerle klip tarzı çekmeye çalıştığımız heyecanlı videolar... Aslında bunların hepsi bir arayış. Ben ortaokul yıllarımdan beri yazmayı seven biriydim. Bu alanda beni ilk keşfeden ortaokul öğretmenim oldu. Yazdığım kompozisyonlarda değer buldu ve beni cesaretlendirdi. Ben yönetmen olacağım diye yola çıkmadım. Ama içimde sanat ve üretim aşkını tam olarak keşfetmeye çalışırken en mutlu olduğum yerin yönetmenlik olduğunu anlamaya başladım. Bu keşifle beraber artık hem yazacak hem de yönetecektim. Birçok başarısız denemenin ardından Nuri Cihan Özdoğan ile tanışıp ilk filmimizi yaptıktan sonra sinema yapabileceğimizi anladık. Ve o günden sonra hiç kopmadan kısa filmler ve senaryolar üretmeye devam ettik. Nuri Cihan benim eksik yanım gibiydi. Bilmediğim konulara çok hakim. Onun beni tamamladığını biliyorum. Sinemadaki en büyük şansım sanırım Nuri Cihan ile denk gelmek. 

"KARGANIN UYKUSU BAKANLIK DESTEĞİ ALMADI"

5- Filmleriniz düşük bütçelerle çekilmesine karşın oyunculuk performansı açısından başarılı yapımlar. Bunu nasıl sağladınız?

Karganın Uykusu benim ilk uzun metraj sinema filmim ve herhangi bir bakanlık desteği almadı. Bu filmin Hasan Köroğlu yapımcılığında üretimi sağlandı ancak filmin oluşmasında ekip arkadaşlarımdan oyuncu arkadaşlarıma kadar herkes fedakarlıklar yaptı. Yani birçok arkadaşımız sembolik ücretler karşılığında oynadı ya da bu üretim aşamasında ekip arkadaşlarımız çok büyük  bir özveri içinde bulundu. Yani en alt biriminden en üst birimine kadar tüm ekip birbirine kenetlendi ve takım oldu. Kişisel duygu ve hırslar bir kenara bırakıldı. Bu yoğun ve fedakar ortamın içinde oyuncularımızın da ekstra olarak işlerine konsantre olduklarını düşünüyorum. Yani bu atmosfer de onları çok etkilemiştir. Ancak bir yönetmen olarak ben ön hazırlık ve oyuncuların karakterlerini tanıma aşamalarına çok önem veriyorum. Filmden önceki hazırlık sürecinde  tüm oyuncularımızla ama eksiksiz tüm oyuncularımızla provalar aldık. Hiçbir işi sete bırakmayı düşünmedim. Yaptığımız provaları kayıt altına alıp daha sonra tekrar tekrar izliyor, oyuncuların mimikleri ve beden kullanımlarındaki hataları buluyordum. Bir sonraki provada da bu durumların üstüne gidiyordum. En iyi oyuncu ödülünü alan Ahmet Ağgün ile daha çok karakterin iç dünyası üstüne konuştum. Onun o karanlık dünyayı keşfetmesini istiyordum. Sanırım bu konuda başarılı olduk. Umut Vadeden Erkek Oyuncu ödülünü alan Eser Ağçalı ile de karakter analizleri, beden dili kullanımı üstüne uzun bir çalışma süreci geçirdik. Daha sonra Eser'den, filmi çekeceğimiz konuma yakın olan bir petrol istasyonunda zaman geçirmesini istemiştim. Eser bu konuda o kadar başarılıydı ki bir süre sonra bir petrol görevlisi gibi duruyor, asla sırıtmıyor, hatta araçlara benzin alımı konusunda yardımcı oluyordu. Ayrıca tüm oyuncularımız çok yetenekli oyunculardı. Hikayeyi ve karakterlerini çok iyi okumuşlardı. Ben bu konuda şanslı bir yönetmenim.

"KARGANIN UYKUSUNU GERÇEK BİR OLAYDAN YOLA ÇIKARAK KURGULADIM"

6- Karganın Uykusu fikri nasıl doğdu? Altın Koza'da 6 ödül alarak geceye damga vurdu. Bunu bekliyor muydunuz? Nasıl eleştiriler aldınız?

Bu fikir, hikaye arayışı ile alakalı. Yani kendime çekebileceğim hikaye aradığım zamanlarda ne yapabilirim, nasıl bir hikaye kurabilirim, nerede çekim yapabilirim? gibi sorular sorduğum ve bu soruların cevaplarını bulma sancıları yaşadığım zamanda kuzenim ile damda yattığımız sıcak Adana gecelerinde onun uyurgezer olduğu aklıma geldi. Teyzem, geceleri kuzenim uyuduktan sonra onun ayağını bağlıyordu, uykusunda yürüyüp bir yerden düşmemesi için. Bu fikir beni çok heyecanlandırdı ve hikayeyi kurmaya başladım. Ödül konusunda tabi çok mutluyuz, filmimizin hem jüri  hem de Adana halkı tarafından ödüle değer görülmesi çok mutluluk verici. Ben en iyi oyuncuyu ve müziği alacağımızı düşünüyor, sinematografimizin diğer filmlerden daha iyi olduğunu da fark ediyordum ancak kendi içimden tarafsız bakamadığımı düşündüğüm zamanlar da oluyordu. Belki bu filme karşı olan duygusal bağlarımdan kaynaklanıyordu. Ancak film izlendikçe birçok kişi ve sinema yazarının da benim gibi düşündüğünü  gördüm. Tabi ödül gecesi ve o anın heyecanı ile düşündüklerinizi unutuyor ve sadece açıklamaların heyecanına kapılıyorsunuz. Her ödül beklenmedik bir heyecan ile sizi ve ekibinizi sarıyor. Filmle ilgili birçok olumlu eleştirinin yanında olumsuz eleştiriler de okudum. Bunlar çok doğal şeyler. Her eleştirmen ya da her izleyici olaylara kendi tarafından bakıyor. Bu eleştirilerde haklı oldukları yerlerde elbette var. Ben eleştiri almayı seven kendisi ve filmleri ile barışık bir yönetmenim. Bu durum beni motive ediyor ve bakış açımı genişletiyor. Ama film ile ilgili olumlu yazılar çok daha fazlaydı..

"GÜNDÜZ POLİSLİK, GECE SENARİSTLİK, YILLIK İZİNLERDE YÖNETMENLİK YAPMAK ARTIK ÇOK ZOR"

7- Bundan sonrası için planınız nedir? Artık adından söz edilen bir yönetmen olarak çok daha yoğun bir temponuz olacaktır. Memuriyetle sinemayı bir arada götürmeye devam mı edeceksiniz?

İkisini bir arada götürmekte son dönemler zaten çok zorlanıyorum. İki işimi de çok seviyorum ama artık bir tercih yapmam şart. Ama bunun için önümdeki süreci biraz daha görmem lazım. Harun Korkmaz, Necip Güleçer ve benim oluşturduğumuz 3@man isimli bir senaryo ve yönetmenlik üstüne çalışmalar yaptığımız bir oluşumumuz var. Burada dizi filmlerle ilgili bir takım gelişmeler var. Biraz bu süreçleri de beklemem gerekecek sanırım. Gündüz polislik, gece senaristlik, yıllık izinlerde yönetmenlik yapmak artık çok daha zor sanırım.

"BEN DEFALARCA BAŞVURDUĞUM SİNEMA DESTEKLERİNDEN REDDEDİLDİM"

8- Türkiye'de sinema adına işler yapmak isteyen fakat şartları el vermediği için hayallerini gerçekleştiremeyen insanlara ne söylemek istersiniz? Siz de bakıldığında bir polis memuru, eş ve baba olarak bu işi yüksek çaba ve özveriyle yapıyorsunuz.

Pes etmemek lazım. Kimse güzel hikayelerine, pamuk yataklardan ulaşmadı. Bu işi yapmak istiyorsanız uzun bir süre parasız kalmayı göze almalısınız. İyi bir sinir sistemine sahip olmalısınız. Uzun süre motivasyonunuzu kaybetmemelisiniz. Bunları yapamıyorsanız yıkılır ve üzülürsünüz. Her yıkılıp üzüldüğünüzde birkaç saat içinde tekrar ayağa kalkmalı ve sıfırdan başlamalısınız. Bu süreçler ülkemizde çok zor biliyorum. Ben defalarca başvurduğum film desteklerinden reddedilmiş bir yönetmenim. Yönetmen kendisini sürekli motive etmeli, çünkü onu motive edecek kendisinden başka kimse yok.

9- Türk sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Dönem dönem hikaye tıkanıklığı, kötü senaryolar, maddi destek bulamama gibi problemlerden söz edilir. Sizin fikriniz nedir?

İlk uzun metraj sinema filmini yapmış bir yönetmen olarak benim bu değerlendirmeleri yapmam sanırım çok şık olmaz. Sinema her zaman bir gelişim içinde, her dönemde senaryo sıkıntıları ve maddi imkansızlar yaşanmış ancak sinema her zaman bu durumların üstesinden gelmeyi başarmıştır. Yine böyle bi durum varsa, yine üstesinden gelecektir.

10- 2016’da başlayan ve pandemiyle sayısı daha da artan dijital platformlar, günümüzde film ve dizi izleme kültürü içerisinde önemli bir yer tutmaya başladı. Hatta gişe yapan pek çok isim tamamen dijitali tercih ediyor. Sizce dijital, sinemanın yerini tutar mı? Ya da tam tersi dijital, bağımsız sinemaya alan mı açtı?

Bunları söylemek için biraz erken sanırım ancak dijitalin yükselen trendine hepimiz şahit oluyoruz. Bazı filmler, direkt olarak buraya çekiliyor. Ama iyi yapımların insanları sinemaya nasıl çektiğine de şahit olduk. Sinemada az seyircinin olduğu pandemi ve sonrasıne denk gelen Oppenheimer ya da Bergen filmlerinde seyirciler sinema salonlarını doldurdu. İyi işlerin her zaman değer göreceğine inanıyorum. Bağımsız sinemanın izleyicisi belirli bir kitle. Bu durumun olumlu olumsuz bir etki sunacağını çok sanmıyorum. Ya da bilemiyorum öngörüsünü benim yapabileceğim bir konu değil sanırım bu.