SERHAT HALLAÇ
Orta Asya, Ortadoğu, Anadolu ve Balkanlar'da baharın gelişini kutlamak için yapılan bayram olan Hıdırellez, Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak da adlandırılıyor. Hıdırellez, Hızır ve İlyas peygamberlerin her yıl buluştuklarına inanılan gün olarak düşünülür ve kutlanır. Hıdırellez, uygarlıklar değiştikçe adı değişen binlerce yıllık geçmişi olan tarihi bir gün. Her yıl 5-6 Mayıs'ta tabiatın yeniden doğumu ve Hızır ile İlyas peygamberlerin buluşması kutlanır.
Her yıl 5 Mayıs gecesi, Anadolu’nun ve Balkanlar’ın dört bir yanında sessizce başlar kutlama. Doğa uyanırken insanlar da kalplerini açar: Hıdırellez gelir. Kimi bir gül ağacının dibine dileğini bırakır, kimi bir kağıda çizer evini, arabasını ve en önemlisi hayalini… Bazıları ise sadece ateşin etrafında durur, geçmişin izinden bugünün ritüeline karışır. Hıdırellez, ne sadece bir gelenek, ne de yalnızca baharın gelişi; o, insanın doğayla yeniden kurduğu zarif bir bağdır. Halılardaki desenlerde, türkülere karışan ritimlerde, ağıtlarda ve dualarda Hıdırellez’in izleri vardır. Dilekler bazen bir şiire dönüşür, bazen bir dokunuşta hayat bulur. Özellikle kırsalda, kadınların işlediği motiflerde Hıdırellez’e dair renkler hep yerini alır: yeşil, umut; kırmızı, cesaret; mavi ise sevginin gökyüzüne açıldığı kapı olarak tabir edilir.
VAZGEÇİLMEZ RİTÜELLER
Çocukluk dönemlerimizde çok daha fazla kutlanan, şimdilerde etkinliklerin biraz azaldığı bu özel günde hala pek çok etkinlik yapılmakta, bu güne özel ritüeller hayata geçirilmekte. Hıdırellez ateşi bu ritüellerin en önemlisi. O gün doğanın yeniden canlanması simgeleyen bir ateş yakılır ve üstünden atlanır. Bu ritüel, Hıdırellez'in en temel ve vazgeçilmez ögesidir.
Ateşin yanı sıra kötülüklerden korunmak için kapılara, pencerelere ısırgan otu ya da yeşil bitkiler asılır, bağlanır. Dilekler kağıtlara yazılır ve gül dalına asılır. Eğer varsa yaşadığımız bölgede çay, nehir ve dere gibi bir su akıntısı, dilek kağıtları gün doğmadan oraya bırakılır.
Hıdırellez, modern zamanlarda da yerini koruyor. Sessizce ama dirençle. Çünkü insanlar hâlâ bir dileğin peşinden yürümeye, toprağa inanarak dokunmaya, baharla birlikte içlerinde bir şeyin canlandığını hissetmeye ihtiyaç duyuyor.
Hıdırellezde kurduğumuz tüm hayaller ve tuttuğumuz tüm dileklerin kabul olması dileğiyle.