YAZI: Dr. SEFA DURAN
Makbul ve maktul… Aslında postmodern dönemde pek hoş karşılanmayan, hatta biraz da anakronik bulunan kavramlar. Fakat özel sektörde yaşanan güç zehirlenmesini tarif etmek için yerini hâlâ bu iki kelimeden daha iyi doldurabilen başka bir ifade bulmak zor.
Özel sektör… Hızın, hedeflerin ve başarıya dair sürekli bir yarışın hüküm sürdüğü bir arenadır. Burada herkes bir şekilde “makbul” olmaya çalışır: şirketin gözüne giren, performansıyla öne çıkan, uyumlu ve güvenilir çalışan. Ancak, güç elde edildiğinde işler değişir. Güç, öyle bir aynadır ki, bakana hem yüzünü hem de karanlık yanını gösterir. Ve ne yazık ki, çoğu zaman karanlık yanımız, egonun maskesi altında büyür.
Ego, iş hayatında sessiz bir virüstür. Başlangıçta kendini övmez, hatta küçük bir özgüven gibi görünür. Ama yetki ve güçle tanıştığında, ego bir hortum gibi şişer ve davranışları çarpıtmaya başlar. Bireye haddini aşmaya başlatır. Ege ve güç zehirlenmesinin en tehlikeli sonucu ise etik zeminde ortaya çıkan derin denge kaybıdır; insanlar arasındaki ilişki mimarisi adeta çatırdamaya başlar. Yanlış adreste ego savaşlarına sokar, Bunlar, egonun güç zehirlenmesiyle yaptığı işaret fişekleridir. Ego, başarıyı ölçer ama öğrenmeyi küçümser; güçle birleştiğinde ise felaketi davet eder. Gücün verdiği “haklılık” hissi, çoğu zaman kendi düşüşümüzü hazırlayan ilk tuğladır. Makbul olanın maktule dönüşmesi ise bir nevi insanın kendine kurduğu tuzaktır: Dışarıdan bakınca başarı ve uyum görünür, ama içerde ego, sınırları yıkıyordur.
Güç zehirlenmesi, insan ruhunun en ince dokularına işleyen bir süreçtir. Başta masum görünen yetki, zamanla empatiyi eriten bir kıvılcım hâline gelir. Eleştiriler duyulmaz, sınırlar kaybolur ve birey farkında olmadan hem kendine hem çevresine zarar vermeye başlar. Özel sektörde bu, sadece bir yönetici veya çalışan sorunu değil, aynı zamanda kurumsal kültürün ve insan doğasının kesişim noktasıdır.
Bu serüven, yalnızca bir iş yaşamı hikâyesi değil, insanın kendi sınırları ve zaaflarıyla yüzleşme hikâyesidir. Güç, insanı büyütebilir ama aynı zamanda tüketebilir; sorumluluk, hem fırsat hem de tuzak barındırır. Makbul olanın maktule dönüşmesi, aslında bir uyarıdır: Dışarıdan görünen başarı ve uyum, içsel denge ve etik farkındalıkla desteklenmezse, felakete dönüşebilir.
Belki de özel sektörün bize öğrettiği en önemli ders şudur: Güç, sadece elde edilen yetki değildir; güç, onu taşıyabilme sanatıdır. Ve bu sanatı öğrenemeyenler, farkında olmadan hem kendilerini hem de çevrelerini harcar.
Ve bir not: Ego sizi kandırmasın. Patronun gözüne girmek için yaptığınız her küçük hile, sizi belki de gelecekte yalnız bırakacak bir hatanın ilk adımıdır. Güç, ego ve insan… Özel sektörün üçlüsü, kontrol edilemediğinde hepimizi sınar.





